Toplumu Islahta Kur'an'ın Öngördüğü Bazı İlkeler



Author: Prof. Dr. Muhittin Akgül - min read. - Post Date: 25/07/2024
0

Toplumu Islahta Kur'an'ın Öngördüğü Bazı Temel Esaslar

 

Toplumu Islahta Kur’an’ın Öngördüğü Bazı İlkeler

Prof. Dr. Muhittin Akgül

Her düşünce, fikir ve ideoloji kendini başkalarına anlatma ve kabul ettirme amacı güder. Burada kullanılan yöntem ve varılan sonuçları başkalarının istifadesine sunma ve bir hayat felsefesi oluşturma gayesi vardır. Tarih boyu ortaya çıkan pek çok düşünce, felsefi ve dini akımlar öncelikle neşet ettiği toplumlarda bir hayat sistemi oluşturmayı hedeflemişlerdir. Ne var ki bunların çok azı başarılı ve uzun ömürlü olurken çoğu kısa zaman içinde tarih arşivinde yerini almıştır. İseviyetten sonra gelen İslam dini sadece belli toplumlarla sınırlı değildir, bilakis bütün insanlık için yepyeni bir hayat, fikir, felsefe ve iman sistemi getirmiştir. İlahi kelam Kur’an ve son Nebi Hz. Muhammed (s.a.s.) ile temsil edilen İslam, Kur’an’da belirlenen esaslar üzerinden insanlara mesajlar sunmuştur ve sunmaya devam etmektedir. Toplumların ıslahını, istikamet üzere olmalarını, birbirleri ile anlaşma yoluna giderek güzel davranışlarla bir hayat sürmelerini isteyen Kur’an, mesajlarını insanlara farklı yöntemler, üsluplar kullanarak sunmuştur.

1.     Üslup              Mükemmelliği:Bazı güzel, faydalı bilgiler, düşünceler doğru bir yöntemle aktarılmadığı için sahipsiz kalır, ilgi görmez. Bazıları da zararlı dahi olsa albenisi yüksek bir sunumla toplumlara arz edildiği için rağbet görür, kabul edilir. Kur’an-ı Kerim mükemmel bir üslupla iyi olanı da kötü olanı da çok etkili ve net bir şekilde anlatır. Kur’an anlatımında kötü olanın hiçbir zaman cazibesi yoktur. Kur’an şiir değildir ama okunduğunda şiirin uslûbunun çok daha üstünde mükemmel akış, güçlü bir edebi ve estetik duygu hissedilir. Onu dinleyen Arapça bilmese de çok farklı bir kelam ile muhatap olduğunu hemen anlar. Ondan asla bıkıp usanmaz. Tekrarı kimseyi rahatsız etmez. Kur’an’ın şiddetli bir dil ile eleştirip azapla tehdit ettiği Velid b. Mugire O’na kulak verdiğinde şöyle demek zorunda kalmıştır: "Vallahi, Muhammed'den derin bir kelam dinledim ki insan sözü desem değil, cin sözü desen değil! Öyle bir tatlılık öyle bir güzellik var ki sormayın! Öyle bir kelam ki üstü meyveli, altı verimli, bereketli! O muhakkak üste çıkar, üstüne çıkılmaz." Ancak bu sözünün arkasında duramamış kısa süre sonra "Bu, ehlinden öğrenilen cazibeli bir sihir! Bu, başka değil, herhalde bir beşer sözü!" diyerek safını belli etmiştir. O'nun kudretinin ve hikmetinin delillerinden biri de şudur ki: Sen yeri boynu bükük, kupkuru görürsün. Fakat Biz üzerine su indirince yer harekete geçip kabarır. İşte bu yere kim hayat veriyorsa ölüleri de O diriltecektir. Çünkü O her şeye kadirdir” (Fussilet 41:39). “Hiç üzerlerindeki göğe bakmazlar mı? Bakıp da Bizim onu nasıl sağlamca bina ettiğimizi, onda en ufak bir çatlaklık, dengesizlik olmadığını düşünmezler mi? Yeri de döşedik, oraya dengeyi sağlayacak sağlam ulu dağlar yerleştirdik. Orada, gönüller, gözler açan her çeşit bitkiden çiftler bitirdik. Bütün bunları, Allah'a yönelecek her kula Yaradan'ın kudretini hatırlatması, dersler veren birer basiret nişanesi ve ibret numunesi olması için yaptık” (Kaf 50:6-8). Ayetleri dikkatle okunduğunda birkaç kelimeyle insanın aklına, vicdanına ve hislerine hitap ettiği görülecektir. Delillerin gayet açık, anlaşılır ve kolay anlaşılır konulardan seçilmiş olması da onun toplumun her kesimine hitap eden özelliğine enfes bir misaldir.

Kur’an hangi sahada söz söylese kastedilen manaya daima en uygun kelimeyi seçer. Manayı olabilecek en güzel söylemle ifade etmiştir. Onun kullandığı kelimenin yerine başka bir kelime, kullandığı cümlenin yerine başka bir cümle tercih edilemez. Bundan dolayı şairler, edipler onun belagatı karşısında hayranlıkla susmuşlardır.

 

2.     Tedricilik (Aşamalı Yaklaşım)

Kur’an insanlardan alışageldikleri birtakım pratikleri birden terk etmelerini istemez. Önce onları zihnen hazırlar. Sonra hiç baskı ve zorlama yapmadan ikna yolu ile onları yanlış uygulamalardan vazgeçirir. Kur’an ilk nazil olduğu dönemde pek çok alışkanlığı bu şekilde suhuletle kaldırmıştır. Bu konuda Hz. Aişe validemiz şöyle der:

“Kuran vahyi önce cennet ve cehennemden bahseden mufassal bir sure ile başladı. İnsanlar İslam etrafında toplanınca helal ve haramlar indi. İlk önce içki içmeyin, şeklinde bir emir gelseydi insanlar kesinlikle ondan vazgeçmeyiz derlerdi. Zina etmeyin deseydi, insanlar zinayı asla bırakmayız derlerdi” (Buhari, Fedailu'I-Kur'an, 6).

Kur’an, fert ve toplumların içine yer etmiş köklü alışkanlıkları değiştirmekte hiçbir zaman acele etmemiştir. Sistemli bir zamana yayma ile insanların hakikatleri görmelerini sağlamıştır. Bunun en güzel örneği içkinin haram kılınması konusunda gerçekleşmiştir.  Ayrıca namaz, zekât emirleri ile kölelik konusundaki değişimler de topluma bu şekilde kabul ettirilmiştir. Bununla birlikte suç olan fiillerin işlenmesinde tedricilik yer almamıştır. (Salih, Subhi, Mebahis Fi Ulumu’l Kur’an, Dersaadet, İst. S. 57-58.)

3.     Kolay ve Uygulanabilir Hükümler İçermesi

İnsan yaratılışı gereği zor olandan kaçar. İnsanı yoktan var eden Allah da onun gücünün yetmeyeceği işi ona yüklemez. İnsanı terbiye ederken zor prensipleri dikte etmemiş, daima kolaylığı ön planda tutmuştur. “O sizi seçti ve dinde size güçlük yüklemedi” (Hac 22:78), “Allah sizin için kolaylık diler, güçlük istemez” (Bakara 2:185), Allah kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez” (Bakara 2:286). Hak din kolaylıktır onda zahmet yoktur. Bu, Allah’ın rahmetindendir. Şeri’at-ı Semha’nın manası da budur. Her ferdin sorumluluğu onun gücü, kabiliyetleri ve imkanları ile doğru orantılıdır. Adalet ve eşitlik de bunu gerektirir. Özellikle Kur’an’ı anlatma görevinde olanlar, O’nun bu ölçülerini çok iyi anlayıp insanlara güçlerinin üzerinde yükler ve sorumluluklar vermemelidir.

4.     İkna Metodunun Kullanılması

Kur’an-ı Kerim bazı emir ve yasakları dışında diğer bütün konularda insanları ikna ile inanmaya davet etmiştir. İkna edilmeden, zorla kabul ettirilmeye çalışılan düşünce ve inanç sistemlerinin uzun ömürlü olmadığı açıktır. Kur’an’ın temelini teşkil eden tevhit esası bile ikna yolu ile insanlara takdim edilmiş; bilmeden, vicdani kanaat sahibi olmadan inanma, iman etme veya kabul etme istenmemiştir. Bu yüzden Kur’an düşünmeyi, tefekkür etmeyi, araştırmayı öne çıkarmıştır. “De ki: Göklerde ve yerde neler ve neler var, bir baksanıza!" Fakat bunca işaretler ve uyarılar iman etmeyecek kimselere ne fayda verir ki?” (Yunus 10:101).

Kur’an tevhit inancının yanında nübüvvet, öldükten sonra dirilme, ahiret hayatı gibi konularda da ikna yöntemini kullanmış, insan zihninde oluşabilecek soruları gidermek adına rasyonel izahlar ve örnekler getirmiştir. “O, isteseydi, “Benim tek ilah olduğuma inanacaksınız” diye emredip birden fazla ilah düşüncesinin yanlışlığını aklı ikna edecek şekilde misallerle izah etmeyebilirdi. Ancak imanda şüpheye yer olmadığı için Allah insanların bilinçli olarak tercih etmelerini istemiştir.

5.     İnsani Duygulara Hitap Etme

İnsan duygulardan teşekkül etmiştir denilse yanlış olmaz. Korku, sevgi, heyecan, gelecek endişesi, acı, mutluluk gibi pek çok duygu insan hayatında belirleyici rol oynar. Her insan bir diğerinden fiziki açıdan farklı olduğu gibi duyguları itibarıyla da birbirlerine benzemezler. Allah Teala, insana verdiği bu özellikler üzerinden ona hitap eder. Bazı nimetlere duyulan sevgi cennetlerle tasvir edilmiş ve insanlar ahiret aleminde cennette olmaya teşvik edilmiştir. Korku duygusuna da cehennem varlığı ile hitap etmiş, insanın ondan uzak kalmasını istemiştir.

Kur’an’ı kendisine rehber edinenlerin de aynı yöntemle insanları hak ve hakikatlere davet etmesi beklenir. İnsanların sorunlarını çözmede bu şekilde sağlıklı yol alınır. Mizaçlara dikkat etmek gerekir. Kimi cehennem korkusu ile kendine çeki düzen verirken kimi cennet sevgisi ile veya Allah’a kavuşma aşkı ile istikamet üzere olur. Bu şekilde yaklaşım sergilenince bir insanın farklı yönleri veya tüm insanların duyguları dikkate alınmış olur. Bu da sosyal hayatın daha sağlıklı ilerlemesi açısından sağlam bireylerin yetişmesi anlamına gelir.

6.     Dünya-Ahiret Dengesi

Kur’an-ı Kerim insanlara yaşanabilir bir hayat sunar. O, insanın hem maddi hem de manevi ihtiyaçlarını karşılar. Dünya hayatını da ihmal etmeden ebedi aleme hazırlık için ona yol gösteriyor. Dünyayı ahiretin tarlası hükmünde gördüğü için dünyanın ihmal edilmesini de istemiyor. “Allah'ın sana ihsan ettiği bu servetle ebedi ahiret yurdunu mamur etmeye gayret göster, ama dünyadan da nasibini unutma! (İhtiyacına yetecek kadarını sakla). Allah sana ihsan ettiği gibi sen de insanlara iyilik et, sakın ülkede nizamı bozma peşinde olma! Çünkü Allah bozguncuları sevmez" (Kasas 28:77) ayetinde olduğu gibi dengenin korunmasını istiyor.  

İslam insanın kendini tamamen ahiret hayatına ve ibadetlere adayıp dünyayı ihmal etmesine ya da ahireti unutup dünyaya dalmasını da hoş görmez. Mümin dünya ve ahiret mutluluğunu birlikte ister. “Bazıları da Ey bizim (Yüce) Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ve güzellik ver, ahirette de iyilik ve güzellik ver, bizi cehennem ateşinden koru! derler” (Bakara 2:2001) ayetinde bu durum harika bir dua ile ifade edilmiştir.

Sahabeden üç kişi Allah Resulünün ibadetlerinden sordular. Annemiz de onlara anlattı. Onlar Allah Resulü ’nün zaten masum olduğuna inanarak kendilerinin daha çok ibadet yapmaları gerektiğini düşündüler. Biri geceleri sürekli namaz kılacağını, diğeri her gün oruç tutacağını, üçüncüsü de evlenmeyeceğini söyledi. Allah Resulü (s.a.s.) onların bu hallerinden haberdar oldu ve onlara:

“…İçinizde Allah’tan en çok korkan benim. Bununla beraber ben bazen oruç tutarım bazen tutmam. Gecenin bir kısmında namaz kılarım bir kısmında uyurum. Kadınlarla evlenirim. (Benim sünnetim budur.) Her kim benim yolumdan yüz çevirirse benden değildir” buyurdu.

7.     Önemli Konuların Tekrarı

Kur'an'da, üzerinde ciddiyetle durulması gerekli görülen mühim meseleler devamlı olarak tekrarlanmıştır. Böylece insanların asi tabiatlarına ve ürkek nefislerine nüfuz ederek onları kendine ısındırmış, sulh ortamını sağlamıştır. Kur'an'da, bazı cümlelerin, kelimelerin, kıssaların, değişik yerlerde tekrarlandığı görülür. Ancak bütün bu tekrarların bir gayesi ve hedefi vardır ki o da okuyanı asla sıkmaz. Hatta okuyan veya dinleyen, bir sonraki tekrarda, bir öncekinden daha farklı şeyler hisseder ve daha fazla zevki ruhani duyar.

 Kur’an tekrarlarının farklı hedefleri vardır. Bunlardan bazıları:

a.      Bir konu üzerinde pekiştirme yaparak muhatabı etkilemek.

b.     Muhatabı ikaz etmek, korkutmak.

c.      Hayranlık uyandırmak.

d.     Söz uzadığında bir ifadeyi tekrar ederek hatırlatmak.

Rahman suresinde 31 defa tekrar edilen “O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlarsınız?” ayeti Kur’an’da ikaz, hatırlatma ve vurgunun en güzel örneği kabul edilebilir.

8.     Konu Çeşitliliği ve Zenginliği

Kur’an’ın anlatım yöntemi ve içerikleri sunum şekli sıra dışı özelliklere sahiptir. İnsanların yazdıkları eserlerde bu özellikler görülmez. Kur’an bir ayette farklı konulara, ilmi meselelere ve ifade tarzlarına yer verirken hiç kimse bu çeşitlilik karşısında anlama ve anlatma sorunu yaşamaz. Aksine i’caz özelliği ile okuyanı bu büyülü Kitap kendisine hayran bırakır.

Kur’an-ı Kerim’de insanın yaratılışı, misyonu; kâinatın yaratılışı, farklı hikmetleri; yeryüzünün tanzimi, insanlar ve canlılar için hazır hale getirilmesi; dünya hayatı ve ahiret hayatı, cennet-cehennem; insanların iyilik ve kötülük üzere davranışları; tarihi olaylardaki hikmetler, peygamberlerin yaşadıkları, hayatın doğru şekilde yaşanması için kurallar ve insanın Allah’a karşı sorumlulukları gibi pek çok konu kısa ama kapsayıcı ve her devre hitap edecek şekilde ifade edilmiştir. Bir yerde güneşin insanın hizmetine verilmesinden bahsederken başka bir yerde onun kararmasına, kıyametin gelmesine değinerek her şeyin kendi hakimiyeti altında olduğunu gösterir. Bir surede Süleyman (a.s.)’ın yaşadığı bazı olağanüstü olayları aktarır, başka bir surede kuşların uçuşlarından bahseder ve insanlara ilmi keşiflerde elde edebilecekleri gelişmelerin yollarını gösterir. O’nda yaş-kuru her şeyden bahsedilmiştir (Enbiya 21:59). Bu yüzden insanların maddi-manevi her türlü ihtiyacına cevap verecek tek kitap O’dur.

9.     Kıssalardan İbret ve Öğüt İçin Bahsedilmesi

Kur’an’da geçmiş pek çok kavimden ibretlik misaller verilir. Kur’an tarih kitabı olmadığı için onun anlatımları önemli maksatlar için örnek verme şeklindedir. “Peygamberlerin kıssalarında elbette tam akıl sahipleri için alacak dersler vardır. İyi bilin ki, bu Kur'an uydurulmuş bir söz değildir. Sadece daha önceki kitapları tasdik eden, dine ait her şeyi açıklayan, iman edecek kimseler için hidayet, rehber ve rahmettir” (Yusuf 12:111) ayetinde buyurulduğu gibi onun anlatımlarında aklın devreye girmesi gerekmektedir. Kıssalar anlatılırken sadece bir gerçeklik dile getirilmez, evrensel ahlak dersleri ile insanların adalet üzere ve salih dairede yaşamaları için yol gösterici misaller verilir. Kur’an kıssalarında akleden, Rablerinden korkan ve ahirete iman edenler için pek çok hikmet bulunmaktadır. Bunlar ahlak ve ibadet boyutlu olduğu gibi psikoloji, sosyoloji gibi sosyal bilimlere de işaretlerle insanların, toplumların kendilerini tanımalarına yol açan çok kıymetli ölçüler de içermektedir.

Kur’an kıssalarında insanların ders almalarını sağlamak temel hedef olarak görülebilir. İyi örneklerin yapılması, kötü örnekler üzerinde düşünüp istenmeyen davranışlardan uzak durulması istenmiştir. Kıssalar içerdiği olaylar ve olaylara bağlı hikmetler gereği insanı düşünmeye, çıkarımlarda bulunmaya sevk etmektedir. Kıssalarda verilen olumsuz misaller insanların her devirde yaşayabilecekleri olayları içerir. Bu yüzden inanan insanların o tehlikelere düşmeden tedbir almaları istenir. Kavimlerin helak edilmelerine sebep olan günahlara dikkat çekilerek her devirdeki inanmış topluluklar ciddi şekilde uyarılır. “Halkı zulümde artık onmaz derecede ileri gitmiş nice şehirleri yok ettik! Öyle ki şimdi hepsinin yerinde yeller esiyor: Üstü altına gelmiş binalar, körelmiş kuyular, kurumuş çeşmeler, yerle bir olmuş muhteşem saraylar...” (Hac 22:45) ayetinde bu uyarının açıkça yapıldığı görülür.

Netice olarak:

Evrensel prensiplerle gelen Kur'an-ı Kerim, her devirdeki insanların rehber kitabıdır. Getirmiş olduğu eşsiz metotlarla o, insanları mükemmel bir şekilde ıslah etmeyi, onları topluma yararlı kişiler haline getirmeyi ve böylelikle toplumsal huzuru tesis etmeyi hedeflemiştir. Bunu gerçekleştirmek için de değişik yöntemler kullanmıştır. Bunları da üslubundaki mükemmellikle insanlara takdim etmiştir.  O prensiplerdeki aşamalı yaklaşımla kolaylıkla uygulanabilecek hükümleri getirmesi ve bunları ikna yöntemi ile sunması, getirdiği hükümlerin içselleştirilmesi için insanlardaki çeşitli duygulara hitap etmesi, dünya-ahiret dengesini kurarak onlara yaklaşması, hayati öneme sahip konuları farklı yer ve zamanlarda değişik üsluplarla tekrar etmesi, içerdiği konuların çok zengin ve herkesi doyurucu olması ve geçmişte meydana gelmiş bazı kıssaları nazara vermesi gibi hususlardır. Böylece Kur'an, insanları yalnızca bir yönüyle değil, bütün yönleriyle ele almış, değişik açılardan onlara yaklaşmış, her yapıdaki insana ulaşmayı hedef edinmiş ve insanoğluna mükemmel bir örnek ortaya koymuştur. Kur'an'a inananlara düşen, ondaki bu evrensel mesajları en iyi şekilde kavramak ve ondan günümüze ait toplumsal sorunlara dair yeni, uygulanabilir yol ve yöntemler tespit etmektir.

 

Author: Prof. Dr. Muhittin Akgül - min read. - Post Date: 25/07/2024
0

Leave A Reply