
Kuşların Uçuşlarsında Hikmetler
Mülk Sûresi 19.Âyet
“Üstlerinde kuşların saf saf dizilip kanatlarını açıp yumarak dolaşmalarını hiç görmüyorlar mı? Onları havada Rahman’dan başka tutan yoktur. O elbette her şeyi görendir.”
Mülk Sûresi’nde işaret edilen kevnî/kozmik hadiselerden biri de kuşların semada farklı yöntemlerle uçmalarıdır. Kuşlar bazen kanatlarını açarak hareketsiz biçimde uçarken, bazen de kanatlarını süratle açıp yumarak uçarlar.
İşte bu hadise Yüce Yaratıcı’nın kudretine açıkça şahitlik eder.Âyet-i kerimenin işaret ettiği ilmî gerçekler:Kuşlara havada yükselme gücü verilmesinde ve bu sayede üstün bir kabiliyetle havada süzülmelerinde, kâinattaki eşsiz yaratıcı kudreti gösteren muazzam deliller vardır. İlâhi kudret yeryüzündeki her bir çevreye (habitat) içindeki varlıklarla uyumlu kimyasal ve fiziksel bir ortam verdiği gibi, her bir canlı varlığa da onunla uyumlu olacak bir çevre yaratmıştır. Bu gerçekten hareketle Kur’an, dini yalanlayan insanların dikkatlerini, çoğu insanın her gün yanından gâfilce, düşünmeden ve tefekkür etmeden geçip gittiği kevnî bir gerçeğe yöneltmiştir. Böylece onları içinde bulundukları derin gaflet uykusundan uyandırmak istemiştir.
Kuşlar, omurgalı, sıcakkanlı, kanatlı, tüylü, çene yerine geçen gagaları olan; ama dişleri olmayan, iki ayağıyla yürüyen, dişileri yumurtlayan ve yumurtadan çıkıncaya kadar yavruları üzerinde yatan, çıktığında da yavrularını büyüyünceye kadar himaye eden canlılardır.Kuşlar birkaç cm’den birkaç metreye kadar farklı büyüklükte, ayrıca birbirinden farklı şekillere, gagalara, ayaklara sahip ve farklı yiyeceklerle beslenen canlılardır. Bazıları tohum, hububat ve çiçek özleriyle beslenirken, bazıları da etçil olup haşerattan küçük memeli hayvanlara kadar etle beslenirler. Hatta bir kısım kuşlar ölmüş hayvan eti yerler.
Yüce Yaratıcı’nın uçma yeteneği verdiği omurgalılar sınıfına giren kuşlar (her ne kadar bir kısmı uçamıyor olsa da), “Kuşlar sınıfı” adı altında ele alınmıştır. Kuş türleri sayı itibariyle toplam on bin civarındadır. (Bugün bilinen/yaşayan kuş türü 8600’den fazladır.) Yüce Yaratıcı, kuşları rahatlıkla uçabilmeleri amacıyla birtakım fiziksel ve anatomik özelliklerle donatmıştır ki, o özelliklerden bazıları şunlardır:Kuşlara uçmaları esnasında hava katmanını rahatlıkla yarabilmeleri ve ilerleyebilmeleri için genel olarak aerodinamik bir şekil verilmiştir.Kuşun iki kanadı, öndeki iki kemikle desteklenmiş ve rahat hareket etmesini sağlayan eklemlerle bedenine bağlanmıştır. Eklemleri güçlü bağ ve tendonlardan oluşturulmuştur. Ayrıca kanatlar kuşun kapladığı alanı genişleten, ancak ağırlığını arttırmayan yoğun ve sık tüylerle kaplanmıştır.
Kuşların bedenlerini tamamıyla kaplayan ve kuyruğuna kadar uzanan tüyleri, muhtelif birimlerinde hava toplanmasını sağlar; bu hava ise hem kuşun ağırlığını azaltmaya hem de vücut hararetini sürekli değişebilen ve yükselebilen hava sıcaklıklarından korumaya yardım eder. Hatta tüyler, pek çok kuşların dondurucu soğuk bölgelerde ve bazen deniz seviyesinden çok yükseklere çıktıklarında eksilere düşen sıcaklığa karşı dirençli olmalarını sağlar.
Kuşların kemik iskeletleri son derece hafif ve içi havayla dolu olmasına rağmen, özellikle uzun olan kemikleri oldukça sert ve dayanıklıdır. Kafes kemiğinin bir teknenin alt kenarı şeklinde aşağı doğru uzatılması, kanatlarla kanatları hareket ettiren kasların (uçmayı sağlayan kaslar) irtibatı için yeterli alan oluşturmak ve kaslara belirli ölçüde bir dayanma gücü ve metanet vermek içindir. Nitekim kuşların iskeletinde yer alan parçaların çoğunluğu birbirine güç vermek için iç içe geçmiş ve bütünleşik vaziyettedir. Boyun omurgaları hariç, diğer omurgalar pelvik kuşakla bütünleşmiş haldedir. Omurların geri kalanı pelvik kuşakla birleşerek “bileşik sakrum” adıyla bilinen kısmı oluşturmuştur. Yüce Yaratıcı, kuşlardaki iki akciğere ilave olarak, vücutlarına havayı depolamak için akciğerdeki mevcut alanı on katına çıkaran, vücudun çeşitli yerlerinde dallara ayrılan bir nevi hava kesecikleri ağı meydana getirmiştir.
Kuşlara yüksek enerji ve hararet sağlayan, hatta çoğu kere kendi ağırlıklarını aşan miktarda yiyecekleri yeme gücü verilmiştir. Bunun için kuşlar bir nevi gıda deposu olan kursakla donatılmışlardır. Kuşlar, aldıkları gıdaları midelerine indirmeden önce kursaklarında öğütürler. Böylece aldıkları gıdalar iç bünyelerinde kolayca yakılır ve havada uzun süre uçabilmeleri için gereken enerji elde edilmiş olur. Kuşlara, vücutlarına hem giren hem de çıkan hava için özel geçitlere sahip ve yüzde oranı ne kadar düşük olursa olsun, havadaki oksijeni çekebilecek üstün özelliklere sahip bir akciğer verilmiştir. Bu sayede kuşlar çok yüksek irtifada uçarken oksijen eksikliğine maruz kalmazlar. Yüce Yaratıcı kuşlara yüksek randıman ve verimliliğe sahip bir kalp ihsan etmiştir. Kuşlardaki kalp birbirinden ayrı dört odadan meydana gelir. Bu sayede oksijenlenmiş (kirli) kan ile oksijenlenmemiş (temiz) kan birbirine karışmamış olur ve böylece cisimdeki kan dolaşımı etkin ve çok süratli bir şekilde gerçekleşir.
Kuşların vücut sıcaklığı nispeten yüksek olup 41 C°’dir. Bu sayede aldıkları gıdaları kolaylıkla yakarlar ve enerjiye çevirirler. Bu vücut ısısı, ortam sıcaklığı ne kadar düşük olursa olsun değişmez ve sabittir. Kuşlara üstün görüş ve izleme yeteneği, görüş için de son derece gelişmiş hareket kontrol merkezleri verilmiştir. Bu sayede hem yemek istedikleri avlarını izlerler hem de düşmanlarından korunmak için çok yüksek irtifadan bilgi toplarlar. Yüce Yaratıcı, kuşlar ne kadar uzak mesafelere giderlerse gitsinler, göçleri ve yurtlarına dönüşleri esnasında geçtikleri yerleri, yönleri ve yolları tanıma konusunda onlara üstün bir yetenek bahşetmiştir.
İnsanoğlu Cenab-ı Allah’ın kuşlara ihsan ettiği bu özellikleri, ancak 20. asırda binlerce denemeden sonra taklit edebilmiş, saatte yaklaşık yüz kilometre hızla ve deniz seviyesinden yaklaşık dokuz kilometre irtifadan uçabilmeyi başarmıştır. Bu başarısıyla insanoğlu Hak Teâlâ’nın “Üstlerinde kuşların saf saf dizilip kanatlarını açıp yumarak dolaşmalarını hiç görmüyorlar mı?” ayetindeki maksadı kısmen de olsa anlamıştır. Ayetteki soru tarzı azarlama ve delillerle susturma anlamı taşıyan bir sorudur. Aynı zamanda bu sorunun muhatapları bütün kâfir, müşrik ve inkârcılardır. Sorunun hedefi ise başta inkârcılar olmak üzere bütün insanların dikkatini kuşların yaratılmasındaki ilahi kudrete yöneltmektir. Aslında kuşlara verilen bu fıtrî-mucizevî mevhibe ve yetenekler bilim insanlarının bu konudaki tespitlerinden milyonlarca sene önce de vardı. Diğer yandan kuşların parlak renklerindeki hârikulâdelik, çıkardıkları ritmik sesler, muhteşem algılama yetenekleri, birbirleriyle iletişim kurma ve anlaşma kabiliyeti, etkili oldukları alanları belirleme yeteneği vb. bütün özellikleri, Yüce Yaratıcı’nın kudretine, muhteşem sanatına ve kusursuz yaratmasına en sadık şahittir.
İkincisi: Bahis konusu ayette geçtiği üzere kuşların uçmaları esnasında kanatlarını açmaları ve yummalarıdır.
Kuşların yaratılışındaki mucize, Cenab-ı Hakk'ın onlara bahşettiği morfolojik ve anatomik özelliklerle sınırlı olmayıp, kuşlarda görülen ilahi sanattaki kusursuzluk ve Yüce Yaratıcı'nın zayıf/cılız görülen bazı yaratıklara verdiği çok üstün yetenekleri de içermektedir. Yüce Allah bu yaratıkların gökyüzü atmosferinde büyük bir zekâ ve dikkatlice manevra yapmakta ustalaşmalarını sağlamıştır. Bunun nedeni, havada hareket eden bir cismin hızı (Hava hızı) ile dünya yüzeyinde hareket ederken yaptığı hızı (Yer hızı) arasında bir fark olmasıdır. Havadaki hız, gaz halindeki bir cismin hareket eden cisim üzerinden geçiş hızı anlamına gelirken; yerdeki hızı ise, dünya yüzeyinin üzerinde hızı sıfıra varan hareket halindeki bir cismin, dünyayı çevreleyen gaz tabakasına nüfuz etmesi (yarması) esnasındaki hızı anlamına gelir. Bu nedenle kuşlar çok zekice ve dikkatli manevralarla uçarlar. Sonuç olarak kuşların uçması iki temel hareketle tamamlanır: Kanatlarını açmaları (Gliding) ve kanatlarını yummaları (Soaring).
Kuşların kanat çırpmaları (flapping), kanatlarını sürekli olarak yummaları ve bir kanat profili şeklinde hareket ettirmeden maksimum ölçüde uzatarak açmaları şeklinde gerçekleşir. Nitekim insanlar da bir uçağın kanatlarını yaparken kuşların kanat profilini taklit etmişlerdir. Kuşun hava kütlesinin ortasında itilmesiyle birlikte hava kanatlarından aşağıya doğru iner ve kanatlar üzerindeki baskıyı arttırır. Böylece hava kuşun daha yükseğe yükselmesine ve öne doğru süzülerek ilerlemesine yardımcı olur. Hava kanatların önünde daha fazla hızlanır ve kanatlar üzerindeki basıncı azaltmak için kanatların arkasından gider. Aynı zamanda hava kuşun sürekli önünden gider ve böylece kuşun istediği zaman ileri ve yukarı uçmak için koşmasına yardımcı olur. Allah'ın kuşlara bahşettiği doğuştan fıtri zekânın bir delili de, onların hava akımlarına veya rüzgârlara binerek “dinamik süzülme” (dynamic soaring) adı verilen bir süreçle hareket etmeleridir.
Kuşlardaki “sürekli süzülme” (constant gliding) şeklinde görülen uçma tarzı daha ziyade büyük kuşlarda yaygındır. Genellikle kuşlar uzun mesafelere doğru hareket ettiklerinde bu şekilde uçarlar. Kanat çırparak uçma ise kısa mesafeler için ideal bir uçuş şeklidir ve özellikle küçük kuşlar arasında yaygındır. Bu yöntem, kanatları aşağı ve yukarı doğru çırpmak üzere iki hızlı hareketi gerektirir. Kanatların ön tarafının biraz da olsa öne eğimli olması havayı geriye doğru iterek kuşu ileri doğru götürür. Kanatların büyük bir kısmı gövdeye dik bir açıda dururken, kuşun yukarı doğru yükselmesine yardımcı olur ve böylece kuş hem ileriye gider, hem de aynı anda yukarı yükselir. Bu arada kuş, kanatlarının hareketini de kontrol eder. Genellikle kuşlar, giderken büyük miktarda havayı itmemek için yukarı doğru çıkarken kanatlarını yumarlar. Kuş kendisi için uygun olan hıza ulaştığında kanatları iki yanına toplar ve daha önceden elde ettiği itici güçle enerji saf etmeksizin rüzgâra binerek ilerler. Rüzgâr ne kadar hızlı eserse essin, kuşlar, kanatlarından herhangi birinin eğimini değiştirerek gidecekleri yönü değiştirebilirler. Bu manevralarda kuşun kuyruğu çok önemli bir rol oynar ve ona yardım eder. Kuş, güçlü göğüs kaslarını kullanarak ve kanatlarını aşağıya yukarı çırparak vücudunu hızla yukarı kaldırabilir ve kanatların hareketi saniyede yetmiş vuruşa ulaşabilir. O anda kuşun hızı saatte yaklaşık yüz kilometreye ulaşır. Sinekkuşu olarak bilinen kuşun tamamen suda kürek çekme işlemine benzeyen bir işlemle kanatlarını ileri-geri çırpması ve böylece kanatlarının havada yaptığı hareketle sekiz (8) sayısını yatay bir konumda çizmesi burada örnek olarak zikredilebilir. Sinekkuşu her vuruşuyla vücudunu yukarıya veya aşağıya hareket ettirme imkânı elde eder.
Kuşların yaratılışındaki mucizevî yönlerden biri de, kuşun kanatlarının, her bir kanadın eğim açısını ayrı ayrı değiştirmesini sağlayan hassas bir eklem sistemiyle kuşun vücuduna bağlanmasıdır. Kanatlarını aşağıya indirdiğinde, mümkün olan en fazla havayı iter ve bu hareket kuşu yukarı ve öne doğru ilerletir. Fakat kuş, kanatlarını yukarıya kaldırdığında, havanın pek azını yukarı itmek için, Yüce Yaratıcı’nın ilhamıyla kanatlarını yumar. Bu tıpkı suda kürek çeken birinin, kayığı ileri itecek arka kürek vuruşuyla, bir sonraki arka kürek vuruşunu hazırlayan ön kürek vuruşuna benzer.
Yüce Allah kuşları ayrıca şöyle bir tabiatla yaratmıştır: Kuşlar başlangıçta alçaktan ve yavaş uçarlar. Daha sonra en üst seviyelere ulaşana kadar hem hızlarını hem de irtifalarını kademeli olarak arttırırlar. Genellikle havada yüksek hızlarda seyr eden kuşların hızı saatte otuz ile elli kilometre arasında değişir, hatta saatte yetmiş beş kilometreye kadar çıkabilir. Yetişkin bir kuş hızını saatte yüz kilometrenin üzerine çıkarabilirse de, şahin gibi bazı yırtıcı kuşlar çok daha yüksek hızda uçabilirler. Şahinlerin uçuş hızları saatte yüz altmış ile üç yüz yirmi kilometre arasında değişir. Kuşlar saatte yirmi beş ile otuz kilometre arasında değişen hızlarda, beş ile altı saat arasında değişen sürelerde uçmaya devam edebilirler. Kuşların çoğunun uçuşları neredeyse deniz seviyesinden yüz elli metre yüksekliği aşmaz. Ancak uzun süreli göçlerinde hem basınç hem de basınçtaki ciddi düşüşten yararlanmak için deniz seviyesinden itibaren bin beş yüz-altı bin metre arasında ve ortalama üç bin metre irtifadan uçarlar. Bunun nedeni uzun ve meşakkatli göç yolculuklarında yer yüzeyi ile temas halinde olan sıcak havadan ve civarından uzak durmak istemeleridir. Kuş göçünün görüldüğü en yüksek irtifa, uçaklardan yapılan bir gözleme göre dokuz kilometre olarak ölçülmüştür. Yüce Allah kuşlara, yükseklik arttıkça oksijen azaldığından dolayı, havadaki oksijeni mümkün olduğu kadar az harcamaları için özel bir kabiliyetle donatmıştır. Kuşlardaki bu donamım ve kabiliyete, insanlar, memeliler ve yarasalar sahip değildir.
Üçüncüsü: Ayetteki “Onları havada Rahman’dan başka tutan yoktur. O elbette her şeyi görendir” (Mülk, 19) mealindeki beyanıdır.
Bütün bu anlatılanlardan sonra, kuşa uçma kabiliyetini bahşeden, onu belirli morfolojik, anatomik vb. özelliklerle yaratan ve belirli bir ölçü ile rızıklandıranın Yüce Allah olduğu, akıl sahibi herkesin idrak edebileceği açıklıkta bir gerçektir. Rüzgârlı havada uçarken kanatlarını uygun zamanda açması, doğru zamanda çırpması, kanatlarından birini veya her ikisini birden eğerek, karmaşık manevraları ustaca yapabilmesini sağlayan zekâsı ve hassas sezgisi tesadüf eseri değildir. Keza uygun açılarda, yönünü, yüksekliğini ve her duruma uygun hızını kontrol etmesi ve istediği yerden kalkış ve istediği yere iniş yapabilmesi ve göz açıp kapayıncaya kadar süratle yere inip oradan yükselmesi de Hâlık (Yaratan), Mübdi’ (Benzersiz ve eşsiz icat eden), Musavvir (Şekil veren) Rahmân ve Rahîm bir Yaratıcı’nın bahşettiği yeteneklerdir. Dolayısıyla son derece hikmet ve kudretle vazettiği kanunlarla kuşları gökyüzünün boşluğunda tutan, Allah’tan başkası olamaz. Zira Allah Teâlâ, yeryüzü atmosferindeki gaz katmanına ve kuşun cismine hâkim ve kâdir olduğu gibi, rüzgârları estirmeye ve rüzgârları yeryüzünün bütün bölgelerine dakik bir ölçüyle paylaştırmaya ve yerdeki sıcaklık derecelerini dengeli biçimde dağıtmaya da kâdirdir. İşte bu eşsiz mutâbakat ve mucizevî nizam, Allah'ın harika sanatına, eşsiz yaratıcılığına ve muhteşem kudretine tanıklık eder…!!
Kuşların gökyüzündeki hareketlerinin ayrıntıları ancak iki yüzyıl önce idrak edilebilmiştir. O karmaşık ve dikkatle yapılan hareketler ancak yirminci yüzyıl ve sonrasında gelen bilim insanlarınca taklit edilebilmiştir. Binlerce bilim insanının hayatının çoğunu, onlarca hatta yüzlerce yılını alan uzun ve zorlu mücadelelerden sonra, kuşların havadaki ve yerdeki hareketleri “Uçuş mühendisliği” adı altında dünyadaki çoğu üniversitede öğretilen bir bilim haline gelmiştir. Bu bilim dalı “Havada hareket” ve “Hava dinamiği”nin yanı sıra, uçak, jet ve füzelerin yapımı ve havadaki seyr ü sefere dair bilgileri içerir. Aslında bu ilmin ilk muallimleri/öğretmenleri ise, Kur’an’ın “kanatlarını açarak ve yumarak uçan” diyerek dikkat çektiği kuşlardır. On üç asır evvel işaret edilen bu Kur’anî mucizeden sonra, insanlığın bilgi birikimi ancak 20. asrın başında (1903) ilkel bir uçak icat edebilmiştir. Akıl sahibi hiç kimse, Kur’an’da yer alan bu ayetin Allah’tan başka bir kaynaktan geldiğini tahayyül edebilir mi?
Not: Zağlul Neccar'dan Tercüme Edilmiştir.